Memur-Sen Konfederasyonu olarak, kurulduğumuz günden beri temel hak ve özgürlükleri savunarak, haksızlığa uğrayanların yanında olduk. Başörtüsü yasağı ve katsayı engeliyle başlayan baskı ve dayatmaların yoğun olduğu zamanlarda, bu duruşumuzdan taviz vermeden mücadelemize devam ettik. Temel hak ve özgürlüklerin tam anlamıyla sağlanması, din ve vicdan hürriyetinin en geniş şekilde yaşanabilmesi için birçok eylem ve etkinlik gerçekleştirdik. Savunduğumuz değer ve ilkelere yönelik dayatmaların da her zaman karşısında durduk. Bu kararlılığımızın yansıması olarak 30 Kasım 2012’de TBMM önünde kamu görevlilerinin kılık kıyafet özgürlüğünü elde etmeleri kapsamında başörtüsüne özgürlük eylemi gerçekleştirdik. Konfederasyonumuza bağlı Eğitim-Bir-Sen de bu sürecin içinde, 10 Aralık Dünya İnsan Hakları Günü'nde 81 ilde basın açıklamaları yapmış ve yeni yılın ilk mesai gününde ülke genelinde gerçekleştirdiği 'serbest kıyafetle işe gitme' sivil itaatsizlik eylemiyle bu yöndeki taleplere dikkat çekmiştir.
Bugün bu çalışmalarımıza, milletimizi dahil ederek 'Özgürlük için 10 Milyon İmza' kampanyasını başlatıyoruz. Düzenlediğimiz kampanya sonucunda toplanacak imzaları, Başbakanlığa sunacağız.
Kamu Kurum ve Kuruluşlarında Çalışan Personelin Kılık ve Kıyafetine Dair Yönetmelik'le kadın çalışanların ayakkabısının şekline, saçını tarama şekli ve modeline, tırnak kesimine, gömleğinin kol ve yaka şekline, etek boyuna, pantolonunun şekline ve başını örtüp örtemeyeceğine kadar düzenleme yapma yetkisini kendisinde bulan çarpık zihniyetin bakiyesi halen devam ediyor.
Aynı yönetmelikte erkek çalışanların ayakkabısından, çizmesine, topuğuna, bıyığına,favorinin bitiş noktasına, kravat ve giyilecek süvetere kadar müdahale etme hakkını kendinde bulan zihniyetin hazırladığı yönetmeliğin bıyıkla ilgili bölümünü sizlerle paylaşmak istiyorum: "Her gün sakal tıraşı olunur ve sakal bırakılmaz. Bıyık tabiî olarak bırakılır, uzunluğu üst dudak boyunu geçemez, üstten alınmaz, yanlar üst dudak hizasında olur, alt uçları dudak hizasından kesilir."
Burada dikkat çekmek istediğimiz bir anti demokratik hüküm de TBMM içtüzüğünün 56. maddesidir. İçtüzüğün ilgili maddesi şu şekilde: "Genel Kurul salonunda yer alan milletvekilleri, bakanlar, Türkiye Büyük Millet Meclisi Teşkilatı memurları ve diğer kamu personeli ceket giymek ve kravat takmak zorundadırlar. Bayanlar tayyör giyerler. Görevlilerin kıyafeti Başkanlık Divanınca tespit edilir." Bir yanda 'Büyüyen Türkiye' ideali, bir yanda kılla, tüyle uğraşan, tek tipçi devlet mantığı...
Karşımızdaki tablo şudur: Milletin seçtiği vekiller, kendi kıyafetini seçememektedir. Başbakanı, cumhurbaşkanını seçen kadınlarımız, çalışma hayatında kendi kıyafetini seçememektedir. Başı açık çalışabilen kadınlar varken, başını örterek çalışma hakkını kullanamayan kadınlar gerçeği de göz ardı edilmemelidir. Milyonların oyuyla milletvekili seçilen Merve Kavakçı'ya, darbe dönemi ürünü bir içtüzükle haddi bildirilmiştir.
Okullardaki kılık kıyafet özgürlüğü takdir ettiğimiz ve desteklediğimiz bir uygulamadır. Ancak, derse ve okula tanınmış bir ayrıcalık ve özgürlüktür. Öğrencilerin ve öğretmenlerin tamamına tanınmış bir hak değildir. Okula ve derse özgürlük tanıyan anlayış, bireyi görmezden gelmemeli, özgürlüğün herkese tanınması beklentisine karşılık vermelidir.
Saydığımız gerekçelerden dolayı saç, sakal, bıyık, favori ve tırnak uzunluğu ile ilgilenen, kadınlara başı açık olmayı dayatan, kazağın yakasıyla, pantolonun kumaşıyla, ayakkabının topuk boyuyla ilgilenen, Anayasada ve herhangi bir kanunda olmayan 1982 model darbe dönemi kalıntısı kılık-kıyafet yönetmeliğinin değiştirilmesini istiyoruz. Referandumda kadınlara ayrıcalık hakkını onaylayan milletimiz bilsin ki; kamuda kadınlar kategorize edilmekte ve kadınlar arası ayrımcılık uygulanmaktadır. Ülkenin hür ve eşit bütün yurttaşları aynı hakları kullanamamakta, kadın kadın eşitsizliğine neden olunmakta, özellikle inancı gereği başörtüsü takan kamu çalışanlarına zorla başları açtırılmakta ve bu uygulamayla bizzat devlet tarafından kadına psikolojik şiddet uygulanmaktadır. Yapılan, cinsiyet ayrımcılığıdır, demokratikleşme yolunda önemli adımlar atan ve lider ülke olma konumunda olan Türkiye, bu ayıbından en kısa zamanda kurtulmalıdır.
Başörtüsü yasağının kalkması talebimizi de içeren ve 30 günde toplayacağımız imzaları hayata geçirilmek üzere Başbakanlık’a sunduktan sonra konuya ilgi ve destekleri için başta Cumhurbaşkanlığı olmak üzere TBMM ve siyasi partilere de bilgi vereceğiz. Bunun yanı sıra, toplumsal duyarlılığı olan sivil toplum örgütleriyle, kurum ve kuruluşları imza kampanyamıza destek olmaya çağırıyoruz. İmza kampanyamız, konfederasyonumuza bağlı 11 sendika, şube başkanlıkları, il, ilçe ve işyeri temsilcilikleri tarafından stantlar açılarak yürütülecektir. İmza kampanyamız konuyla ilgili yapılacak sempozyum, panel, konferans, afiş ve benzeri çalışmalarla gündemde tutulacaktır. Şubelerimizde toplanacak imzalar daha sonra konfederasyonumuza aktarılacak ve tüm genel başkan ve genel merkez yöneticilerimizin katılımıyla Başbakanlığa teslim edilecektir.
'Özgürlük İçin 10 Milyon İmza' kampanyamız adına, www.ozgurlukicin10milyonimza.com adıyla internet sitesi de açmış bulunuyoruz.